Gözlüklü Kitap
  • 💗
  • Ana Sayfa
  • Ben?
  • 💗

 



BU BİR ÇAĞLAR ERTUĞRUL ÖVME YAZISIDIR! OKUMAK İSTEMEYENLERE UYARIDIR! ARANIZDA ÇAĞLARCIĞIMI SEVMEYENLER VARSA SG, TEŞEKKÜRLER. UYARI BİTMİŞTİR!


Öncelikle Çağlar Ertuğrul'u nasıl keşfettiğimden bahsetmek isterim. Açıkçası biraz geç oldu, 2017'de 'Fazilet Hanım ve Kızları' dizisi sayesinde tanıdım. Normalde TV izlemem ama o gün, ne hikmetse zaplıyorum kanalları sonra birden Balım'ı gördüm. Dedim ki 'buna düşülür aq' düşüş o düşüş. Aşırı entrikalarla dolu Fazilet Hanım dizisini bile kaçırmadan izledim. Ki normalde hayatta izlemem, bakın altını çiziyorum hayatta. O karizma, duruş, saçlar, kıyafetler, ses tonu, bakışları, tam anlamıyla ON NUMARA ADAM! Ama gerçek hayattaki kişiliğine daha çok düşüyorum, kedi sevgisi olsun, zekası olsun, İzmirli olması olsun, boyu olsun (👌🔥), komikliği olsun GERÇEKTEN ON NUMARA! FAVORİ ERKEK OYUNCULARIM LİSTEMDEKİ TEK OYUNCU! HER ŞEYİYLE MÜKEMMEL BİR İNSAN, KENDİSİNİ SEVMEYENLER MALDIR! BU KADAR DA NETİM!


(bi saniye saçımı boyayıp geri geliyorum) (bu arada boyayı aşk alevi aldım)

(boyadım geldim, hatta yıkadım ef-sa-ne oldu boyamak isteyeniniz varsa alın bu rengi) (ama banyonun ebesi skld)


(OFF OF)


Kendimi arap fanlar gibi hissediyorum. Neyse, utanmıyorum çünkü neden utanayım?😂

Diziyi soracak olursanız, şu an çok kötü. Yani benim tarzım değil. Yok derin devlet, yok kocaman bir masa, kocaman az kalır 4+2 dublex ev misali masa. Örnek:



Olum bu masada millet birbirini nasıl duyuyor? Bağırsam derdimi anlatamam. Birde yunivörsıl, gılobal bir ortam, adamların kulaklıkları falan var çeviri için. Bu dönemde kötü adam olmakta zor iş hee, bir kere derdini anlatamıyorsun 'şurayı patlatalım' diyeceksin diyemiyorsun senin yerine çevirmen diyor, illa masada sandalyeye oturmak zorundasın belki prostatın var, havalı olucam diye takım elbise giyiyorsun belki terletiyor, zor işler yaniii. Her neyse, dizi kötülerine aklım yetmiyor. Paraları bok gibi ama dizide büyük ihtimal iki başrol manitacılık, manitacılıkmasyon yapacak diye boşuna para saçacaklar ortaya. Yok o bomba senin, bu füze benim...  Uff bi, bombanın patlamasına 10 saniye kala öpüşme sahnemiz yok mu be? Çağlar oynadığı sürece okeyim👌

Tamam, bütün kötü adam, yok tek devlet fasafisosunu bir kenara bırakıyorum ama oyuncuların replikleri de bir tuhaf. Ekip olarak bir araya geldiklerinde hepsine aynı odanın içinde söylemeleri için 1 cümle yazmışlar. Adam cümleyi söylüyor saçma sapan bir iki saniyelik boşluk sonra diğer ekip üyesi kendi 1 cümlesini söylüyor sonra yine boşluk sonra başkası bir cümle artı boşluk. Cümlelerin birbiriyle alakası yok, hepsi kendine göre havalı bir cümle söyleyip sırayı diğerine veriyor ama ne cümleler havalı ne de söyleyiş şekilleri. Tipler bütün derin devlet zabazingosunda olan tiplerden, ekstra bir üstünde düşünülmüş karakterlerden değiller. Ekip tam olarak neye benziyor hemen söyleyeyim. Hani yeni nesil Türkçe rapte sürekli 'bizim geng, bizim ekip bela, bizim genge bulaşan ölür, çete yine iş başında' diyorlar ya ama aslında öyle bir geng yok. Hah, tam olarak ona benziyor.

Gerçi daha 2. bölümdeyiz, ilerleyen bölümlerde karakterler oturur herhalde. Senaristin diğer işleri çok ünlü, yenilerden 'Maraşlı' var mesela, 'Poyraz Karayel' en ünlülerinde ama benim için en iyisi 'Kötü Çocuk' filminin senaristi olması(!) Şaheser. Adamın kariyer zirvesi olabilir...

Maraşlıyla ilgili yorum yapmayacağım çünkü izlemiyorum bana çok wetped geliyor. 'B*yan' falan denmesine de katlanamıyorum, sanki inadına yapılmış gibi, ilgi çekicide değil. 


Bu dizinin senaryosu da çok beyzink, Polat+Eşkiya+Adanalı+az buçuk Çukur karışımı bir şey yani. Reytingler 1. olmasını da Çağlarla Deniz'in uyumuna bağlıyorum. Çünkü Fazilet Hanım'da adam akıllı izleyememiştik. Burada da izleyebilir miyiz? ay dont novv? Çünkü ikinci kadın karakterde çok ünlü birisi, hemen diziden çıkacak bir yan rol olacağını düşünmüyorum. Aşk üçgeni is kamik... (aşk üçgenlerinden nefret ediyorum) Hemen bir fotoyla moralimizi yenine getiriyorum.



(🔥🚒🚒)


BU İNSAN MI *Q!


Yani her şeyi özetleyecek olursak dizi tırt, 50+ baba dizisi (bu arada babamla izliyorum ehuehe) ama hayat şartları işte izleyeceğiz. Bu arada Çağlar Ertuğrul'u sosyal medyada takip etmeme rağmen diziden, ilk bölüm çıkmadan 1-2 gün önce haberim oldu. İnsan post bile paylaşmaz mı diziyle ilgili? Ben olsam ben de paylaşmam -_- (sjsjsj)

Onu bunu bırakın, Deniz Baysal'a nolmuş? Efsane olmuş. Fazilet'te rezalet giydiriyorlardı kadını, burada kıyafetler, makyaj falan ateş ediyor. Rol de cuk oturmuş. Sert ve havalı. Güçlü kadın karakterlere her zaman olduğundan daha fazla yükseğimdir.

Yazacaklarım bu kadar, izleyip görelim neler oluyor dizide. Reytingi hep böyle devam etsin ki Çağlarla Deniz'i daha çok izleyelim. (senaryo kötü, wetped. cidden wetped. aynısını bir yerde okuduğuma yemin edebilirim ama kanıtlayamam)



(🔥🧯)

*

*

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

❤


(Şuraya bi foto daha patlatayım.)


(on numara kapanış fotosu) (sanat eseri)

Türk Dizisi, Diziler, Dizi Önerileri, Çerez Diziler, 



 


Kitap Adı: Son Söz Aşkın

Yazar: Julia Quinn

Seri: 3/8 (Bridgerton Serisi)

Yayınevi: Epsilon

Sayfa Sayısı: 414

Tür: Tarih, Romantik

Basım Tarihi: 2010


*


Tanıtım Bülteni

Sophie Beckett, aslında bir kontun kızı olmasına rağmen ne Leydi Bridgerton’un meşhur maskeli balosuna gideceğinin ne de Beyaz Atlı Prensi’nin onu orada beklediğinin hayalini kurmaya cesaret edebilir çünkü kibirli üvey annesi tarafından köşkün hizmetçisi olarak kullanılmaktadır. Ama daha sonra, gizlice içeri girmeyi başardığı baloda çekici ve yakışıklı Benedict Bridgerton’un güçlü kollarının arasında dans ederken kendini kraliyet ailesinden birisi gibi hisseder. Yalnız ortada bir sorun vardır, saat geceyarısını gösterdiğinde bu sihrin sona ermesi gerekmektedir.

Kimdi bu olağanüstü kadın? O büyülü geceden sonra, gümüş elbiseli kadının güzelliğiyle adeta kör olmuş Benedict’in gözü başkasını görmez, ta ki kendini, ona garip bir şekilde tanıdık gelen hizmetçi kıyafeti giymiş o alımlı kadını içine girdiği tatsız durumdan kurtarmak zorunda hissedene kadar... Gizemli aşkını bulup onunla evlenmeye yemin etmiş olan Benedict, hayatına giren bu hizmetçinin nefes kesici güzelliğine yenik düşer ve onunla birlikte olmak için, içinde inanılmaz bir istek duyar. Peki kalbini bu hizmetçi kadına sunmayı düşünen Benedict, bir peri masalını andıran ilk aşkını feda etmeyi göze alabilecek midir?

 


YORUMUM


Serinin diğer kitaplarının konusuna göre, Son Söz Aşkın kitabı bana konu olarak daha fazla sürükleyici geldi çünkü bu kitapta diğer kitaplarda olduğu gibi koca aramak için harıl harıl balolara giden bir soylu kızı yoktu. Aksine zor bir hayatı olan Sophie vardı. Sophie, kontun kızı olmasına rağmen üvey annesi tarafından bir hizmetçi gibi kullanılıyordu. Külkedisi masalının Julia Quinn versiyonu da diyebiliriz bu kitap için. 


Fakir bir hizmetçi kızla, zengin ve yakışıklı bir adamın, başlarda imkansız gibi gözüken aşkını okuyacaksınız bu kitapta. Her ne kadar Benedict'in boyuna ve yakışıklılığına düşsem de bu, kendisinin bir korkak ve şerefsiz olduğu gerçeğinin değiştirmiyor. Şerefsiz Benedict, Sophie'ye resmen 'olmadı kumam olursun' diyen bir insan -tabii bunun 1800'ler versiyonunu- iken ona nasıl Şerefsiz Benedict demem.

Benedict sırf Londra aleminde 'fakir bir hizmetçiyle evlenmiş mala bak' damgası yememek için Sophie ile evlenmek istemedi. Bir de utanmadan kıza salak salak tekliflerde bulundu. Adını Feriha Koydum, Emir bile daha insandır. (Ben, Çağlar Ertuğrulcuyum ama Çağatay'da iyidir yani) Neyse işte, Benedict mal anlayacağınız. 2. kitapta da en çok kadın karakteri övmüştüm, bu kitapta da öveceğim. Sophie, bütün zorluklara rağmen kendine çok iyi bakabilen bir karakter. Kendisine bir böcekmiş gibi davranılmasına rağmen, ses etmeyen yaşadığı bütün haksızlıklarla baş etmeye çalışan bir kız. Biraz saftı ama... Biraz değil bayağı👍 Mesela kimse bana kendi babamın evinde hizmetçilik yaptıramaz aq! Azcık ağzını açıp iki kelime etseydin ya da içindeki Hürrem'i çıkarsaydın salak gibi yıllarca hizmetçilik yapmazdın, elin karısı ve onun kızlarına. Neyse ana kadın karakter işte, saf ve salak arası ince bir çizgide sallana sallana yürüyor -_- Ama güçlü bir saf-salak. 


En baştan değineyim kitaba. Sophie, yine babasının evinde haMallık yaparken diğer hizmetçiler bunu akşamki baloya üvey anne ve kızlarından gizli hazırlıyorlar. Aynı, Külkedisi gibi de 12'den önce eve gel diyorlar. Kız da giyiyor cicilerini atlıyor arabaya -balkabağı değil- hoop balo. Sonra içeri girdiği an tahmin edersiniz ki herkes kıza bakıyor. Maskeli balo olmasına rağmen millet kıza düşüyor(!?) Ee herkes düşmüşken, Benedict'in düşmeme ihtimali var mı? Yok yaneğ (yani). Sonra olaylar başlıyor...  Yolları sürekli kesişen çiftimiz en sonunda birbirlerine dayanamayıp öpüşmeler, koklaşmalar. Yok üvey anneden kaçmalar, yok Benedict'e kont kızı olduğunu anlatmamalar, Sophie güya kendimi koruyup kolluyorum ayağına kitaba içinden çıkılamaz olaylar kattı. Halbuki en başta dese 'ben kont kızıyım' her şey böyle mi olurdu? Sonlara doğru zaten biraz sıkıldım. Kitaba heyecan katsın diye olayın akışına uygun olmayan sahneler vardı onun dışında Benedict'e rağmen kitap güzeldi.

Kitabın en çok neresini beğendin, diye bir soru soracak olursanız. En çok Sophie'nin, Benedict'i sevişini beğendim. Benedict'in aksine, Sophie'nin daha çok ve güzel sevdiğini düşünüyorum. Umarım birileri de bizi böyle sever 😂 

4. kitabın yorumunda görüşürüz👋


❤

Serinin Diğer Yorumları İçin:
1- Yüreğe Söz Geçmiyor
2- En Çok Beni Sev
3- Son Söz Aşkın
4- Rüyalar Gerçek Olsa
5- Sonsuz Sevgilerimle
7- Öpüşünde Saklı

❤




ALINTILAR


*

"Onu seviyordu. Birden dünya çok daha güzel bir yer haline gelmişti. Onu seviyordu ve önemli olan tek şey buydu."

*

“En çok hatırlanan şeyler, unutulan şeylerdir."

*

"Gözlerinin derinliklerinde hiç kaybolmayan bir hüzün var."



*

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

❤



Kitaplar

 


Kitap Adı: En Çok Beni Sev
Yazar: Julia Quinn
Sayfa Sayısı: 375
Yayınevi: Epsilon
Basım Tarihi: 2011



Tanıtım Bülteni

Yazarınız 1814’ün olaylarla dolu bir sezon olacağına inanıyor, özellikle de bugüne kadar evlenmeyi düşündüğüne dair hiçbir işarette bulunmayan, Londra’nın en gözde bekârı Anthony Bridgerton için. Aslında neden evlensin ki? Söz konusu eksiksiz bir zampara gibi davranmak olduğunda, ondan daha iyisi bulunamaz...

LEYDİ WHISTLEDOWN’UN CEMİYET GAZETESİ, Nisan 1814

 

Ne var ki dedikoducu yazarımız bu defa yanılıyordu. Anthony Bridgerton sadece evlilik kararı kalmamış, bir eş adayı da seçmişti! Önündeki tek engel ise seçtiği kişinin ablası Kate Sheffield’dı - kendisi Londra balolarının o güne dek gördüğü en baş belası kişiydi. Nüktedan ve entrikacı Kate, bir yandan bu izdivacı engellemek konusundaki kararlılığıyla Anthony’yi deli ederken, diğer yandan çapkın vikontun erotik rüyalarının başmisafiri oluyordu. Genel inancın aksine Kate, zampara beylerin zamanla ıslah olup iyi birer koca olabileceklerine inanmıyordu ve Anthony Bridgerton da bu zamparaların arasında en ahlaksız olanıydı. Kate kız kardeşini korumaya kesin kararlıydı fakat kendi kalbinin korunmasızlığı yüzünden de endişe içerisindeydi. Ve Anthony’nin dudakları kendi dudaklarına değdiği anda, Kate ona karşı koyamayacağını anlayıp korkuya kapılmıştı...







YORUMUM


Bu kitabı, serisin ilk kitabı olan Yüreğe Söz Geçmiyor -eğer yorumumu okumadıysanız burada kendisi- kitabına göre daha çok sevdim. Bence bu kitabı daha çok sevmemin nedenleri:
1-Anthony'nin Kont olması
2-Kontlara düşmem
3-Kate

Bu nedenler benim için kesinlikle yeterli :) 

Öncelikle Anthony karakterinin ilk kitapta aşırı yobaz olması bir tık canımı sıkmadı değil. Hatırlarsanız eğer, kendisi 'namus temizleme' gibi nitelendirebileceğimiz bir düello hazırlamıştı (wtf). Hatta birinci kitap yüzünden ikinci kitabı -bu kitabı- pek okumak istemedim ama şu an serinin en beğendiğim kitabı oldu. Çünkü karakterler ve konu olarak ilk kitaptan daha iyi olduğunu düşünüyorum.

Anthony'nin bazı hal ve hareketleri canımı sıksa da Kate karakteri her şeyi kusursuzca kapatıyordu. Kate, çok mantıklı bir karakter. Tarihi bir aşk romanında isteyebileceğiniz en düzgün kadın karakter bence. Yani kendisi 'aynı durumda olsak biz ne yapardık'ın vücut bulmuş hali olabilir. Kate zeki, sivri dilli, dik başlı ve mantıklı. Anthony ise öncelikle Kont sonra zampara ve daha sonraysa Kate'in kardeşine yürüyen bir mal. Bunların hepsini birleştirince de okuması keyifli bir 'Aşk Romanı' çıkıyor karşımıza.

Evet, okuması keyifliydi ve diğer kitaba nazaran komikti. Komikten kastım, olayların komikliğiydi yoksa espri üstüne esprilik bir durum yok, genelde durum komedisi. Anthony'nin sinir krizlerine gülmemek elde değil. Aynı zamanda komik olduğu kadar hüzünlüydü de çünkü iki ana karakterinde küçüklükten gelen travmalarını da okuyorduk. O travmaları birlikte yenmeye çalışmaları da kitabı güzel kılan şeylerden biri. Travmalarla baş etmek = Birbirine daha çok bağlanmak

Birinci kitapta bulunan karakterleri bu kitapta da göreceksiniz. Özellikle Colin'i <3

Şimdiden iyi okumalar...

(Biraz kısa bir yorum oldu ama şu an serinin 5. kitabını okuduğum için fazla yazacak bir şey bulamadım)

❤

Serinin Diğer Yorumları İçin:
1- Yüreğe Söz Geçmiyor
2- En Çok Beni Sev
3- Son Söz Aşkın
4- Rüyalar Gerçek Olsa
5- Sonsuz Sevgilerimle
7- Öpüşünde Saklı

❤





ALINTILAR


*

“Aşk, yüreğini tamamlayacak kişiyi bulabilmektedir.”


*

“Biliyorum, insanın en sevdikleriyle bile korkularını paylaşmasının ne denli zor olduğunu biliyorum.”


*

"Her bir dakikanı ömrünün son anıymış gibi yaşamalısın ve her gününü hiç ölmeyecekmiş gibi geçirmelisin."

*




Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
❤




Kitap önerileri , Kitaplar , Bridgerton serisi , kitap yorumu

 

Kitap Adı: Palto
Yazar: Nikolay Gogol
Sayfa Sayısı:78
Tür: Öykü



Tanıtım Bülteni


"Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkar hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu."

"Küçük adam"ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy Akakiyeviç'in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya'sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında büyük bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılansa, otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza'nın büyüleyici çizimleri.





YORUMUM:

Yazacak çok bir şey yok aslında. Palto, Dünya Klasiklerinin başında gelen bir kitap. Çok hüzünlüydü. Akakiy'e çok üzüldüm, bahtsız adam yaa :( Hiç bir işi doğru gitmez mi bir insanın! Dönemin Rusya'sını da çok iyi ele almış bir öyküydü.
Gidişatı ve içinde çıkardığım anlamlarıyla beni derinden etkiledi. Herkesin kitaplığında olması gereken bir kitap. Duygusal ve ders çıkarılacak bir öykü.
Dostoyevski'nin de dediği gibi "Hepimiz Gogol'ün Palto'sundan çıktık."



ALINTI


"İlişmeyin bana, niçin benim kalbimi kırıyorsunuz?" Sözcüklerinde ve bunları söyleyişindeki ses tonunda garip bir şey saklıydı. Bu sözlerde merhamet duygusu önünde diz çökme, merhamete çağrı gibi bir tını seziliyordu...


*

*

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
❤






Gogol , Palto kitap , Kitaplar , Kitap yorumu , Dünya kalasikleri , Kitap önerileri




Film Adı: Todo Sobre Mi Madre
Gösterim Tarihi: 1999
Yönetmen+Senaryo: Pedro Almodovar 

Aldığı Ödüllerin Bazıları: BAFTA En İyi Yabancı Dilde Film Ödülü
                                             Cannes Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü
                                             Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ı
                                             Altın Küre En İyi Yabancı Dilde Film Ödülü ...


KONUSU

Madrid'te yalnız bir anne olan Manuela, 17 yaşındaki oğlunu bir araba kazasında kaybetmesiyle perişan olur. Genç Esteban, başarılı bir yazar olmayı ve bir gün babasının kim olduğunu öğrenebilmeyi çok istiyordu. Manuela, oğlunun yazı defterini okuduktan sonra, Barcelona'ya gidip oğlunun babasını aramaya koyulur. Bu süreç yaşayacakları aşk, dostluk ve keder dolu anlara sebep olur.





YORUMUM


İzlediğim ilk Almodovar filmi ve çok heyecanlıydım. Genelde eski filmler yerine güncel filmleri izlemeyi tercih ederim ama bu film daha kapak fotoğrafıyla bile beni içine almayı başarmıştı. Gerçekten çok etkilendiğim bir film oldu. Çekimine, sahnelerine, renklerin uyumuna, repliklerine ve hikayesine bayıldım. Kısacası filmle ilgili her şeyi beğenmişim. Bu film, Almodovar marotonumun ilk filmi. Daha sonra -yani yarın- Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar filmini izleyeceğim.

Film, güçlü kadınlar ve cinsiyeti ne olursa olsun kadın hissedenlerin hayatıyla ilgiliydi. Perde arkasında kalmış ve dillendirilmeyen hayatların cesur bir şekilde sinemaya yansıtılması da diyebiliriz bence. Film işlediği konuyla kesinlikle döneminin ötesinde bir film. 

Hayatın size neler sunacağını bilemezsiniz ve hep zorluklarla karşınıza çıktığını düşünürsünüz. Filmde her kadın kendi karşısına çıkan zorlukla başa çıkıyordu aslında. Evlat kaybı, yalnızlık, şiddet...Ve bunlar filmde gerçekten çok güzel işlenmiş zorluklar. 

Annem Hakkında Her Şey filminin eşcinsellik, inanç, madde bağımlılığı, varoluşçuluk, travestilik, fuhuş, aids gibi konuları işlemesi 'dönemin ötesinde bir film' olduğunun kanıtıdır. Konulara cesur  ve anlayışlı yaklaşımı filme daha çok ısınmanızı sağlıyor. Filmdeki her kadın hayatla başa çıkmanın en güzel örneğini temsil ediyor.

Hem güldürebilen hem de kalbimi burkan bir filmdi. Ağladım, güldüm ama en çokta sevdim. Annem Hakkında Her Şey, yaşattığı hissiyat ve yol gösterici yanıyla size çok şey katabilecek çıktığı dönemin ötesinde bir film. Ve aynı zamanda da görsel olarak beğenebileceğiniz bir film. Eğer izleyecek bir film arıyorsanız bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. Film hakkında spoi vermeden yazımı bitirmeyi düşünüyorum aslında. Ve bitirdim :)






REPLİKLER

“Dün gece annem bana bir fotoğraf verdi, yarısı yoktu. Söylemek istemedim ama benim hayatımın da bir yarısı yok.”

*

“Farklı olmak kolay iş değil. Bu işlerde kararlı davranmak gerek. Çünkü insan ne kadar farklı olursa hayalindeki kendine o kadar çok yaklaşır.”

*

"Her zaman iyi görünüp estetik cerrahı ve kozmetikteki gelişmeleri takip etmek zorundasın. Saygın gözükmek istiyorsan Chanel'dan şaşmayacaksın."
"Bu gerçek Chanel mi?"
"Tabii ki hayır! O kadar aç insan varken gerçek Chanel alır mıyım hiç? Gerçek olan tek şey hislerim. Bir de silikonlarım. Bir de 40 yıldır yediğim dayak..."

*




*

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
♡





Almodovar filmleri , Annem hakkında her şey film yorumu , film önerileri , Filmler , 


 

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

💗

Sek insan. Bence ruhsal bunalımlardayım ama çabuk geçer diye düşünüyorum. Bomboş geçen günlerimi değerlendiriyorum. Küfür ediyorum. Komikse gülerim değilse de gülerim. 21

En Sevdikleriniz

  • En İyi Yaoi Önerileri (+18)
  • The Devil Wears Prada (Film Yorumu)
  • Yeni Kişisel Blogum
  • Öpüşünde Saklı - Julia Quinn (Bridgerton Serisi #7) (Kitap Yorumu)
  • Back Street Girls: Gokudols (Anime Yorum)
  • Yüreğe Söz Geçmiyor - Julia Quinn (Bridgerton Serisi #1) (Kitap Yorumu)
  • Manifest Kodu (Sayı Sekansları) Nedir? Nasıl Yapılır?
  • Webtoon-Manhwa Önerileri (En Sevdiklerim)
  • Rüyalar Gerçek Olsa - Julia Quinn (Bridgerton Serisi #4) (Kitap Yorumu)
  • Webtoon-Manhwa Önerileri #2 (En Sevdiklerim)

Takipçiler :)

Gözlüklü Neler Yapıyor?

Gözlüklü Neler Yapıyor?
İZLİYORUM: Sex And The City, Modern Family

OKUYORUM: Dorian Gray'in Portresi

PasifMelankoli'nin Dolunay Ritüeli Nasıl Yapılır?

Bir Şans Ver



Blogger tarafından desteklenmektedir

Zaman Makinesi

2022 Yazılarım

2021 Yazılarım

2020 Yazılarım

2017 Yazılarım

2016 Yazılarım

2015 Yazılarım

It makes me want to cry, the shining moonlight.

Though my soul may set in darkness, it will rise in perfect light. I have loved the stars too fondly to be fearful of the night.

Distributed By Gooyaabi | Designed by OddThemes